7th

Erzurum Hakkında

Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük kenti olan Erzurum oldukça eski bir yerleşim birimidir. Palandöken Dağı eteklerinde kurulu olan kent son yıllarda kış turizmi açısından büyük önem kazanmıştır. Tarihi yönden çok zengin bir çok eseri barındıran ve adeta bir kültür merkezine benzeyen kent günümüzde önemli bir turizm potansiyeli taşımaktadır (https://erzurum.ktb.gov.tr/TR-56044/genel-bilgiler.html).

Çifte Minareli Medrese

Previous slide
Next slide

Çifte Minareli Medrese Erzurum’un sembolü haline gelen bir Selçuklu eseridir. Genelde 13’üncü yüzyılın sonlarında yaptırıldığı kabul edilmektedir. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat‘ın kızı Hundi Hatun veya İlhanlı Hanedanları‘ndan Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olabileceği düşüncesi ile adına Hatuniye Medresesi de denilmektedir.
Çifte Minareli Medrese‘nin özellikle taç kapısında bulunan bezemeler, Selçuklu taş süslemesindeki derinliğin ve estetik anlayışın muhteşem örneklerini oluşturmaktadır. Bezemelerde ağırlıklı olarak bitkisel ögeler kullanılmıştır. En çok palmet ve rumi motifleri kullanılırken, her ikisinin de birbiri ile uyumu dikkat çekmektedir.
Taç kapının batı tarafına Orta Asya Türkleri‘nin simgesi olan çift başlı kartal, ağzı açık iki yılan ve dilimli yapraktan oluşan hayat ağacı işlenmiştir (https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/erzurum/gezilecekyer/cifte-minareli-medrese).

Tortum Şelalesi

Dünyanın en büyük şelalelerinden biri olan Tortum Şelalesi bunu en iyi anlatan doğal güzelliklerden biridir.
Tortum Şelalesi, Tortum Gölü’nün Tev Vadisi’ndeki heyelan kütlesini aşarak dökülmesiyle oluşmuştur. 21 metre genişlik ve 48 metre yüksekliğe sahiptir. Şelalenin önünde yer alan izleme balkonu, ziyaretçilerin büyük ilgisini çekmektedir. İzleme merdivenlerinin nefes darlığı ve kalp rahatsızlıklarını önlediğine inanılmaktadır (https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/erzurum/gezilecekyer/tortum-selalesi).

Previous slide
Next slide

Üç Kümbetler

Previous slide
Next slide
Üç Kümbetler, Anadolu’da bulunan anıt mezarların en güzel örnekleri arasında yer almaktadır. Üç kümbetten en büyüğünün Emir Saltuk’a ait olduğu ve 12’inci yüzyılın sonlarında yapıldığı sanılmaktadır. Diğer kümbetlerin kime ait oldukları bilinmezken bunlarında 14’üncü yüzyılda inşa edildikleri tahmin edilmektedir.
Emir Saltuk Kümbeti, kesme taştan yapılmıştır. Sekizgen gövdeli, yüksek kasnaklı ve üzeri kubbe ile konik karışımı basık bir külahla örtülüdür. İki renkli kesme taştan yapılan kümbetin üçgen alınlıklarında, yuvarlak kemerli, kasnak nişlerinde boğa, yılan, yarasa, kartal gibi hayvan kabartmaları bulunmaktadır. Bu kabartmalar, Orta Asya Türk takvimlerinde yer alan burç figürlerini andırmaktadır. Nişlerden birinin içerisindeki boğa boynuzları arasında insan başı işlemesi dikkat çekmektedir. Emir Saltuk Kümbeti’nin sekiz cephesinin dört yüzünde birer çift pencere yer almaktadır. Kümbetin, kuzey yönünde bulunan giriş kapısının saçakları üzerinde geometrik bezeme ile çiçek ve hayvan figürleri görülmektedir (https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/erzurum/gezilecekyer/uc-kumbetler).

Abdurrahman Gazi Hazretleri Türbesi

Abdurrahman Gazi Hz. Türbesi; Erzurum’un 2,5 kilometre güneydoğusunda Palandöken Dağı‘nın eteğindedir. Sahabe olan Abdurrahman Gazi Hz. aynı zamanda Hz. Muhammed’in sancaktarlığını da yaptığına inanılmaktadır. Bir tekke zaviye ile birlikte 16’ncı yüzyıldan bu yana ziyaret edilen türbe, 1796 yılında Erzurum Valisi Yusuf Ziya Paşa’nın eşi Ayşe Hanım tarafından yaptırılmış, yanına bir de cami ilave edilmiştir.
Türbenin giriş kapısı üzerinde bulunan 1796 tarihli kitabe, Hattat Salim tarafından yazılmıştır. Türbe içerisinde 4.85 metre boyunda Abdurrahman Gazi Hazretleri’nin makamı bulunmaktadır. Türbenin etrafı zamanla ağaçlandırılarak mesire yeri haline getirilmiştir (https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/erzurum/gezilecekyer/abdurrahman-gazi-hz-turbesi).

Previous slide
Next slide

Yakutiye Medresesi Türk İslam Eserleri Ve Etnografya Müzesi

Previous slide
Next slide

Yakutiye Medresesi İlhanlı hükümdarı Sultan Olcayto döneminde Gazan Han ve Bolugan Hatun adına, Hoca Yakut Gazani tarafından 1310 yılında yaptırılmıştır. Anadolu’daki kapalı avlulu medreselerin en büyüğü olan Yakutiye Medresesi plan düzeni, dengeli mimarisi ve iri motifli süslemeleri ile Erzurum’un en gösterişli yapılarından biridir.
Yakutiye Medresesi’nin doğu duvarına bitişik inşa edilen kümbet, tuğladan yapılmıştır. Üzerinde üç penceresi bulunan yapı, külah ile örtülüdür. Avlunun sağ ve solunda karşılıklı beşik tonozlu altışar oda sıralanmıştır. Bunlardan sağ köşedeki odadan aynı zamanda minareye çıkılmaktadır. Güneydeki tonozun üzerinde ise bu medreseye vakfedilmiş altı köyün ismini içeren vakfiye, mermer üzerine sülüs yazı ile asılmıştır, iç içe geçmiş geometrik motifler ve çinilerle bezeli minare, kabartma kordonlarla hareketli bir görünüm kazanmıştır. Köşelerde yer alan kalın gövdeli minarelerden biri çok önceden yıkılmış veya hiç yapılmamıştır. Bu minarenin kaidesi konik bir külahla kapatılmıştır. Öğrenci ve hocaların odaları sınıf ve derecelerine göre belirlenmiştir. Bu nedenle her odanın girişinde farklı bir işleme dikkat çekmektedir. 1995 yılında restore edilen medrese, günümüzde Türk İslâm Eserleri ve Etnografya Müzesi olarak kullanılmaktadır (https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/erzurum/gezilecekyer/yakutiye-medresesi).

Erzurum Ulu Cami

Erzurum Ulu CamiSaltuklu Emiri Nasreddin Aslan Mehmet tarafından 1179 yılında yaptırılmıştır. Saltuklular’ın “Atabey” isminden dolayı buraya “Atabey Camisi” de denmektedir.
Sultan 4. Murat zamanında yiyecek deposu olarak kullanılan cami, değişik tarihlerde beş kez onarılmıştır. Erzurum Valisi Hüseyin Paşa 1639’da, Ali Efendi, 1826’da camiyi onarmış, bunu 1858 ve 1860 yılında yapılan onarımlar izlemiştir. Cami, son olarak, 1957- 1964 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır.
Caminin sağ tarafında tuğladan yuvarlak gövdeli tek şerafeli minaresi bulunmaktadır. Minareye cami içerisinden çıkılmaktadır. Şerafeden yukarısı yıkılmıştır. 28 pencere ile aydınlatılan caminin, güneydeki ikinci penceresi üzerinde 1826 tarihli onarım kitabesi bulunmaktadır. “Kırlangıç Kubbe” denilen, bindirme şeklinde inşa edilmiş bu kubbenin yapının ilk haline ait olduğu sanılmaktadır (https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/erzurum/gezilecekyer/ulu-cami823578).

Previous slide
Next slide

Erzurum Kalesi

Previous slide
Next slide
Erzurum Kalesi‘nin geçmişi yaklaşık 2 bin 500 yıl öncesine, bölgeye hakim olan hâkim olan Urartular’a kadar uzanmaktadır. Bugün varlığını koruyan iç kalenin ilk halini ise 415 yılında Bizans İmparatoru Theodosius inşa ettirmiştir.

Erzurum Kalesi‘nin geçmişi yaklaşık 2 bin 500 yıl öncesine, bölgeye hakim olan hâkim olan Urartular’a kadar uzanmaktadır. Bugün varlığını koruyan iç kalenin ilk halini ise 415 yılında Bizans İmparatoru Theodosius inşa ettirmiştir. Çeşitli dönemlerde onarım geçiren kale, son olarak 16’ncı yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman ve 19’ncu yüzyılda II. Mahmut tarafından iki defa onarılmıştır (https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/erzurum/gezilecekyer/erzurum-kalesi).

 

Erzurum Tabyalar

Erzurum’da yapılan ilk tabyaların tarihi 18’inci yüzyıldaki Osmanlı-İran savaşına kadar uzanır. Ancak en büyük tabyalar 19’uncu yüzyılın başından itibaren, Ruslar’ın Doğu Anadolu’ya yaptıkları baskın ve istilalardan şehri korumak amacıyla inşa edilmiştir. Şehrin çevresinde görüş açısı yüksek tepelere inşa edilen bu stratejik yapıların sayısı 22’yi bulmaktadır. İçlerinde karargah binaları, askeri barınaklar, eğitim sahaları, yemekhaneler, sarnıçlar, pusu odaları yer alan bu tabyalar; bazen tek, bazen de bir kaç büyük yapının birleşiminden meydana gelir. Büyüklükleri ve konumları değişen tabyaların en önemlileri şehrin hemen doğusunda bulunan Mecidiye ve Aziziye tabyalarıdır.
Tabyaların tamamı taştan inşa edilirken, mimari üsluptan ziyade sağlamlık ve kullanım esasları ön plana çıkartılmıştır. Yan yana odalardan meydana gelen tabyaların, üzerleri kalın bir toprak tabakasıyla örtülmüştür. Düşmanın geleceği yönün öteki tarafında askerlerin toplantı avlularına, depo, revir, gibi bölümlere yer verilmiştir. Tabyaların en geniş bölümünde kışla odaları bulunurken, bunlar birbirleri ile bağlantılı dikdörtgen şekilde inşa edilmiştir. Odaların genişlikleri 3-4 metre derinlikleri 6-14,5 metredir. Çoğunlukla tek katlı olan kışla odalarının bazıları yer kazanmak amacıyla ahşap kalaslarla ikiye bölünmüş ve iki katlı hale getirilmiştir. Bu tabyalar (Mecidiye ve Aziziye) “93 Harbi” olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nda, Rusların ilerleyişinin durdurulmasında kritik bir işlev görmüştür (https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/erzurum/gezilecekyer/erzurum-tabyalar).

Previous slide
Next slide

Öşvank Kilisesi

Previous slide
Next slide

Öşvank Kilisesi, Uzundere İlçesi Çamlıyamaç Köyü’ndedir. Renkli taş bezemeleri ve kabartma figurleri ile ünlüdür. Öşvank Kilisesi güney haç kolundaki giriş alnında bulunan kitabeye göre Gürcü Bağratlı Hanedanlığı zamanında 3’üncü Adernese’nin oğlu Magistras Bağrat tarafından 963-973 yılları arasında yapılmıştır. Mimarisi Öşk’lü Grigor’a ait olan kilise, Vaftizci Yahya’ya adanmış yapının büyük kubbesi Bizans İmparatorları 2’nci Basileios ve 7’nci Constantin tarafından 1022-1028 yılları arasında onarılmıştır.
Kilisenin iç bölümlerinde bol miktarda görülen freskolar, 1036 yılında, Jojil Potrikios tarafından yapılmıştır. Kubbe kasnağında on iki pencere bulunmaktadır. Pencerelerin dış yüzleri kabartma silmelerle sınırlandırılmıştır. Sivri kemerli ve ince uzun olan bu pencereler gotik üslubu yansıtmaktadır. Haç Planlı olan kilisenin dıştan çapraz kanatlı (trancept) olmasına karşın içeride apsislerin oluşturduğu üç dilimli bir bölüm ve onun devamı olan uzun bir kol bulunmaktadır. Yapının iç bölümlerinde bulunan sütunların kaideleri bitkisel motifler ve dini resimlerle bezenmiştir. Apsisin üstü yıkılmış olan kilisenin ön cephesinde, portakaldaki ilave bölüme ait sütunlardan birisi günümüze kadar gelememiş ve onun yerine bir ağaç kütüğü konulmuştur. Batı haç kolu; batı, kuzey ve güney cephelerden ek mekânlarla çevrilidir. İki katlı kuzey mekân ilk yapıma aitken, güney ve batıdakiler sonradan eklenmiştir. Kilisenin içerisinde hamam, yatakhane, vaftizhane, rahip evleri, mutfak ve kütüphane gibi bolümler bulunmaktadır (https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/erzurum/gezilecekyer/osvank-kilisesi).

Haho Kilisesi / Taş Cami

Haho Kilisesi / Taş Cami, Tortum ilçesine bağlı Bağbaşı Köyü’ndedir. Meryem Ana Kilisesi olarak da bilinen yapı, Bagratlı Kralı III. David taraflndan 976-1001 Yılları arasında yaptırılmıştır. 19’uncu yüzyılda camiye dönüştürülen yapı, Taş Cami ismini almıştır. Yapı, kapalı Yunan haçı ile bazilika planının birleştirilmesi ile meydana gelmiştir. Yapının içerisindeki kabartmalarda arslan, boga, kartal, grifon gibi figürlere geniş yer verilmiştir. Ayrıca iç; mekânın duvarları ve özellikle apsis, incil’den alınma sahneleri içeren ve Hz.isa ile Meryem’i tasvir eden fresklerle bezenmiştir. Kilisenin apsis bölümünün üzeri kule şeklinde yükselmiştir. Yapının içerisine, uzun kenarların ortasındaki yuvarlak kemerli bir kapıdan girilmektedir (https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/erzurum/gezilecekyer/haho-kilisesi-tas-cami).

Previous slide
Next slide

Atatürk Evi Müzesi

Previous slide
Next slide

Müze Çaykara Caddesi, Çaykara Sokak’ta bulunmaktadır. XIX. yüzyılın sonlarında Erzurumlu bir zengin tarafından konak olarak yaptırılmıştır. 1915-1916 yıllarında 9 ay kadar kısa bir süre için Alman Konsolosluğu olarak kullanılan yapı, 12 Mart 1918 tarihinde Erzurum’un kurtuluşundan sonra Erzurum Valiliği’ne ikametgâh olarak verilmiştir. Vali Mahir Akkaya 3 Temmuz 1919 tarihine kadar burada oturmuş, onun Erzurum’dan ayrılması ile konak boşalmıştır.
Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmasından sonra kongre için gelmiş olduğu Erzurum’daki bu konağa 9 Temmuz 1919 tarihinde Hüseyin Rauf Bey ve arkadaşları ile yerleşmeleri, 29 Ağustos 1919 tarihine kadar 52 gün Erzurum Kongresi çalışmalarını sürdürmeleri ile konak, tarihsel bir önem kazanmıştır. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum’dan ayrılmaları üzerine ev yine vali konağı olarak kullanılmaya başlanmıştır (https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/erzurum/gezilecekyer/ataturk-evi-muzesi581028).

Oltu Rus Kilisesi

Oltu Rus Kilisesi, şehrin doğusunda Oltu ilçe merkezinde yer almaktadır. Üzerinde kitabesi bulunmayan yapının, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında, Ruslar tarafından 1885-1890 yılları arasında inşa edildiği bilinmektedir. Oltu Rus Kilisesi  32×15 metre boyutlarındaki dikdörtgen ayaklar tarafından desteklenen, kiborion tarzındaki kubbenin iki yanında yer alan dikdörtgen mekânlardan oluşmaktadır. Kuzey ve güneydeki uzun cepheler kısa tutulmuştur. Batı cephesinin ortasında süslü, yuvarlak kemerli, hafif dışa taşırılmış giriş kapıları vardır. Bu girişlerle doğudaki apsis üzeri yükseltilerek, haç planı üst örtüde daha belirgin hale getirilmiştir (https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/erzurum/gezilecekyer/oltu-rus-kilisesi).

Previous slide
Next slide

             

partner_logolar

SEAB Organization Committee (2024)